2 Nisan 2010 Cuma

-2-

derste değinmedikleri tek şey winter haline gelmişti, zaten saga ayrılmadan müzikçaları da odada unutacaktı. kendini de hiç bu kadar tuhaf hissetmemişti, biliyorum.

sanki yukarıdaki, sonunda birbiri dışında hiç bir parçayla uyuşmayacak iki legoyu bulup, ani bir kararla birbirine oturtmuştu! oda, atomları birbiriyle arkona'nın herhangi bir parçasında dans edip duran bir gezegendi. "durmak" kelimesinin anlamını 50 farklı biçimde yok edip, hayat içinde sürekli yeni hayatları var ediyordu.

eğer 3 dakika önce, roma ordusunun çelikten zırhlarını bir defada eritebilecek kadar büyük bir tutku hissedip harekete geçmediyse saga, zincirin bir halkası kopuyor ve tutku tamamen tiksintiye dönüşüyordu.
ama elbette kimse bilemezdi, bunun odanın büyüsü mü yoksa adamın büyüsü mü olduğunu. sen bile!
üstelik saga, henüz o adamla aşk dışında ne yaşanır onu bile bilmiyordu.
bildiğimiz tek birşey vardı. o da cümleleri ve yaptıklarından başka birşeylerin sagayı etkilediğiydi.
düşünüyordu:

-"gözlerini kıstığındaki açlık?

hayır...

kendi yaşını bilmeyen bir çocuk kadar rahat davr....."

bu sonuçsuz çatışmalardan sıkıldığını söyleme! anketlerden nefret etmesine rağmen, kendine anket yapmaktan vazgeçemeyen bir aptalın öyküsünü anlatıyorum!

neyse...

mesele adamdaki kendiliğindenlikti. hiç farkına olmadan yeryüzünün gördüğü en romantik adam olabilmesi saga yasalarına göre mümkün değildi. bir amacı olmadan hiç kimse kendini sonuna kadar açmaya bu kadar meraklı olamazdı.
onun amaç olarak gördükleri, bakir cibinliğinin elinden alınması türünden birşey değildi. zaten öyle olsaydı, odanın kimyası onu kabullenemeyecekti.
ama sanki o adam, tek başına bir orkestra gibiydi.

saga hayal etti...
dışarıda yağmur
ve illa zıttına içeride görünmez şöminenin sıcağı.
camlar buğulanmış ve adamın gözleri de.
sıcak...
tenlerinden alevlenen.
buğu...
tutkuya bile öğretmenlik eden.

sonra durdu. kendine geldi.
adam sevişirken bile sagaya öğretecek birşeyler bulacaktı...
şimdi hayat iki zıt yöne giden tabelasını göstermişti.

"5er şıklı 5 farklı soruyu sallamamı istiyor olsaydın, hiç tereddüt etmeden rastgele işaretleyebilirdim. ama bir soruda iki şık arasında kalınca..............."

dedi saga. ve hala gülümsüyordu

"sakin ol. kendini hissettiklerinin emrine bırak..."

dedi adam. ve hala bekliyordu.

birbirlerine yaklaştılar.

durdular. çekime aldırış etmeyecek kadar naiftiler.

birbirlerini öpmediler.

çünkü şimdiki çekim herhangi bir hissin getirisi değildi. o tensel kamaşıklığın, engellenemez mantıksızlığından ibaretti. oda ilk sınavını yapmıştı.

saga anladı:
bundan sonra saatler, gerçekten zincirin bir halkasına ayarlıydı.

ya adam ne anlamıştı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

athenaeum